15 Temmuz darbe girişimi sırasında Ankara Emniyet Müdürlüğü binasının örgüt tarafından ele geçirilmesini önleyenler arasında önemli rol oynayan ve burada tanktan açılan ateş sonucu gazi olan eski Emniyet Müdürü Fatih Eryılmaz, görevden alınan FETÖ’cülerin yerine yine aynı düşünceden insanların getirildiğini söyledi. FETÖ’yü “kertenkeleye” benzeten Fatih Eryılmaz, “FETÖ kuyruğunu bırakıp kendisi yok olan bir kertenkele gibi davranıyor. Devlet, kuyruğu ile uğraşırken gövdesi yaşamaya devam ediyor. Bu nedenle verilen mücadeleyi yeterli bulmuyorum” dedi. FETÖ ile mücadelede yine cemaat ve tarikatların kullanıldığını kaydeden Eryılmaz, FETÖ’nün yaptığı “renklendirme çalışmasının” üzerine de gidilmediğini belirterek “FETÖ ile mücadeleyi cemaatlerden tavsiye edilen isimlere emanet ettiler. Onlar sadece cemaat olarak hareket etmez. Dindar yapılardan tutun da laik görünen çevrelere dahi renklendirmesini yapmıştır” diye konuştu.
Eryılmaz, sorularımıza şu yanıtları verdi:
-Polis okulundan itibaren FETÖ ile her alanda mücadele ettiğiniz görülüyor. Bu süreçte sizi en çok yaralayan olay neydi?
Beni bu süreçte en çok yaralayan olay, bilinen FETÖ’cülerin görevden alınıp yerlerine getirilenlerin birçoğunun yine FETÖ’cü olması. Bu halen devam ediyor. Konuya ilişkin bilgisizlikleri çok yaralayıcı. İktidar, içinde bulundukları durumun vahametinin farkında değildi, hâlâ değil. En büyük hata olayı asayiş sorunu olarak ele almaları. Her şeye rağmen yine de FETÖ ile en düzgün mücadele yapan kurum Emniyet teşkilatıdır.
‘Tedbir geliştiriyorlar’
- FETÖ mücadelesinde yapılan görevlendirmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
17-25 Aralık ile 15 Temmuz arasında gelişen süreçte kurumlar içinde yapılan tayin ve atamaları FETÖ’den uzak olmayan cemaatler yaptı, diyebiliriz. İktidarın FETÖ ile mücadele için görev verdiği birçok kripto unsur, yaptıkları tayinlerle gerçekten FETÖ’ye karşı mücadele edenleri uzaklaştırdı. 17-25 Aralık sonrası ilk dizaynı FETÖ ile zihniyet olarak pek de farkı olmayan başka cemaatler, özellikle Said Nursi kaynaklı olduklarını söyleyenler yaptı. Bugünkü hataların birçoğu da ilk başta yapılan yanlışlardan kaynaklanıyor. FETÖ, aldığı darbe ile sendelemişken, çözümlenecekken doğru kişiler, doğru makamlarda değildi. Yani ilk düğme yanlış iliklenmişti. Örnek vermek gerekirse, 17-25 Aralık operasyonunu düzenleyen İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün’ün görevden alınıp yerine Ömer Köse’nin getirilmesi. Çünkü Köse, Atayün’den daha azıllı FETÖ’cüdür. Yine İzmir Emniyet Müdürü Ali Bilkay’ın yerine atanan Saim Uslu da ileri derece de FETÖ’cüydü. Sanırım FETÖ’ye benzeyen diğer cemaatler, iktidara isim tavsiye etti. İktidar da FETÖ ile mücadeleyi tavsiye edilen bu isimlere emanet etti. Bahsettiğimiz cemaatlerin de FETÖ ile bağı güçlü ve buna “FETÖ”nün renklendirme çalışması denilebilir. Çünkü onlar sadece cemaat olarak hareket etmez. Dindar yapılardan tutun da laik görünen çevrelere dahi renklendirmesi yapılmıştır yıllar önce. FETÖ örgütü, öngörülerini iktidardan maalesef ki daha iyi değerlendirip buna tedbir geliştirebilen bir örgüttür.
‘Her kesime sızdılar’
- Renklendirme çalışmasını biraz açabilir miyiz?
FETÖ’nün Gürcistan imamlarından biri vardı: Hayati Küçük. 17-25 Aralık’tan sonra bu şahıs, bir televizyon programında aslında kilit cümleyi söyledi ve Kürt kökenlileri Türkiye’ye çağırdı. “Siz artık cemaattesiniz, ama değilsiniz” diyerek başka yerlerde görevlendirildiler. Yani bu kişi 2004-2005 yıllarında yurtdışında Kürtçe bilenleri topladı. O yıllar FETÖ’nün renklendirme çalışmasını hem dini hem laik çevrelerde yaptığı yıllar. Bunu siyasi ve bürokratik yetkililere de söyledim. Cemaat bu kişileri ne yaptı? Nerede görevlendirildi? Bu araştırıldı mı? Hâlâ bu konuda bir çalışma yapılmadı. Bu olayın Türkiye’de çok iyi irdelenmesi gerekirken hiç incelenmedi.
-FETÖ’ye dair devlete, talep doğrultusunda ya da kendi isteğinizle herhangi bir bilgilendirmeniz oldu mu?
17-25 Aralık operasyonunun ardından bir arkadaşımla beraber Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nden randevu alarak görüşmeye gittik. İsmini söylemek istemediğim kişi ile 4.5 saat konuştuk. Orada olaya bir asayiş sorunu gibi baktıklarını gördüm. O zaman kendilerine “Bu odaya gelecekler kafanıza silah dayayacaklar, sizi buradan sürükleyerek çıkaracaklar” dedim. 15 Temmuz’da da aynen böyle oldu. Bu konuyu ciddiye almadılar. En büyük hataları bu oldu. Öte yandan, Cumhurbaşkanı danışmanlarından gelenler oldu. Ne yapılmasına dair bilgilendirme yaptım. Hatta yazılı bir rapor da sundum. Daha sonra o raporda yer alan bilgiler de kullanıldı. 15 Temmuz sonrasında hastanede yatarken gelip giden siyasiler oldu. Onlarla da elimizdeki bilgileri paylaştık. Bu devlet meselesi.
- Bugünü nasıl yorumluyorsunuz?
FETÖ kuyruğunu bırakıp kendisi yok olan bir kertenkele gibi davranıyor. Devlet, kuyruğu ile uğraşırken gövdesi yaşamaya devam ediyor. Bu nedenle verilen mücadeleyi yeterli bulmuyorum. Ama senin FETÖ’cün benim FETÖ’cüm, senin teröristin, benim teröristim meselesine girilirse ki girildi. Bu mücadelenin halkta karşılığını bulamazsınız. Adı FETÖ’cülerle çıkmayı bırakın, Fethullah Gülen kadar bu cemaate hizmet edenleri siyasi sebeplerle vekil, bakan, belediye başkanı, belediye başkan adayı yapmayacaksınız. Önce özeleştiri yapacaksınız. Zengin FETÖ’cüye bir şey olmuyor da sadece diğerleri yargılanıyorsa burada bir sorun vardır. Bir de halkta adalet duygusu zedelenen bir kitle yaratıldı. Türkiye dışından FETÖ bir diaspora oluşturuyor ve bu Ermeni diasporasından daha tehlikeli. Bugün FETÖ ile mücadele edilmiyor diyenlerin bir kısmının amacı, devletten uzaklaştırılan isimlerin bir şekilde hukukunu korumak.
-Peki, alınması gereken önlemler neler?
Yargı içinde benim hesaplamalarıma göre halen en az 1200 ile 1500 arası FETÖ’cü olması lazım. 2014 tarihinde yapılan HSYK seçimlerinden de çıkarılan bir sayı vardı. Yargı içindeki FETÖ üyelerinin dışında kalan sosyal demokratlar, ülkücüler, muhafazakârlar, Atatürkçüler, milliyetçiler, dindarlar hepsi bir araya gelerek Yargıda Birlik Platformu’nu kurmuştu. O zaman FETÖ üyesi hâkim, savcı, Yargıtay ve Danıştay üyeleri ile kıyasıya bir yarış olmuştu. 15 Temmuz darbe girişiminin hemen ertesi günü ihraç edilen iki binden fazla yargı mensubunun tespitinde de bu seçim sırasında yapılanlar etkili olmuştu. Bunun yanı sıra ByLock çok önemli bir konu. ByLock kullanımı konusunda şüpheye düşürüldüğümüz de bir gerçek. Bazı üst düzey bürokratların ByLock kullanmasına rağmen bir işleme tabi tutulmadığını biliyoruz. FETÖ ile iktidar 15 yıllık bir ilişkiye sahip. Bu süreçte ortaklıklar olmuş, kız alınıp verilmiş, torun doğmuş, beraber ticaret yapılmış... Burada şahsi kefaretler oluyor. Ama hukuk şahsi kefaretlere bakmaz, bakmamalı. Kriptolar hâlâ görevlerini sürdürüyor. Diyanet ve YÖK, FETÖ ile mücadelede topa girmedi ama bunlar sayesinde makam sahibi olanlar yerlerinde. Mücadele baştan revize edilmeli ve baştan yapılan hatalar düzeltilmeli. Bugün pişmanlıklarını dile getirenler var, ama hesaplaşmadan helalleşmek yok.
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi 7 Eki 2019